23 Kasım 2011 Çarşamba
GERÇEK BİR HİKAYE BÖLÜM 5
Oyun basit ve kolay bir oyundu.
Birbirimize notlar bırakıp evin çeşitli yerlerinde saklayacaktık.
Notlar birbirimize olan hislerimizi, aşklarımızı anlatan küçük cümleler olacaktı.
Birbirimize yazdığımız bu notları evde saklandıkları yerden çıkardıkça onları biriktirecektik.
30-40 yıl sonra Aşk yok diye direten torunlarımıza ve dostlarımıza kanıt olarak gösterecektik belge değerindeki sözcükleri.
Her gün bıkmadan bunu yapmaya karar verdik.
Eğer bir gün yapmassak ayrı insanlar olmuş ve çoktan ayrılmış olacaktık.
Sözümüzü tuttuk. Mehtap bana hergün evden çıkmadan önce bir not bırakıyor ve hep aynı yere saklıyordu.
Salondaki küllüğün altı.
Her sabah kalktığımda ilk oraya bakıyordum. Mutlu oluyordum.
Meleğim pamuk elleriyle bişeyler karalamış. Sonunada gülücük işareti koymuş oluyordu.
İstanbula Mesutla birlikte gezmeye gittiğinde küllüğün altına baktım.
Boştu.
Tamam çok detaydı. Anlamı yoktu.
Ama sırtım ürpermişti işte.
Alışkanlık dedim kendi kendime..
................................................
İstanbul..
Güzel bir kadın..
Heybetli bir çınar..
Hüzünlü bir akşamüstü..
Rengarenk bir panayır..
Yaptığı yaramazlıkları gizlemeye çalışan bir çocuk gibi görünüyordu uzaktan..
Burda hava o kadar hızlı değişiyordu ki kokular; suratlar; huylar; aşklar; hüzünler; kahkalar sanki hepsi birbirine karışıyordu.
................................................
Altan bu gün geldi İstanbula. Olan biteni anlattım.
Ağladım.
Hayatımda hiç bu kadar ağlamamıştım.
Canım çok yanıyordu..
Kırık bir cümle döküldü ağzımdan.
İntikam.
................................................
Mesutla hastane odasındaki karşılaşmızdan sonra hiç bir diyalog kurmamıştık.
Okul gezisi bitmişti bugün.
Mesut ve Mehtabın grupla beraber universiteye dönmediklerini öğrenmem zor olmadı.
Ben ve Altanda İstanbulda kalıp olan biteni öğrenmeden gitmeme kararı aldık.
Mesutun anne ve babasınında İstanbulda olduğunu hesaba katarsak olaylar işin içinde çıkılmaz bir hal alıyordu.
Altanla hem dertleşmek hem bir iki kadeh birşey devirmek için beyoğluna çıktık. Yürüyorduk.
Mesutun hastanede mehtap la aramızda birşey yok demesi sürekli aklıma geliyordu.
Neden ? Bana yaptıkları bunca şeyden sonra nasıl olurda hala aralarında olan biteni inkar ederbiliyorlardı ..
Mesut beni en iyi tanıyan herşeyimi bilen yegane dostum bunca olaydan sonra hastanede uyanmamı beklemiş bana destek olmuştu.
Aralarında birşey yoksa neden Mehtap yoktu yanında. Okul gezisi bitmesine rağmen hala İstanbulda neyin peşindeydiler.
Kafam karışık. İçim doluydu.
Acısız sancısız günler uzakta kalmıştı.
Zaman hayat misali akıp gidiyordu. Önceliğim mehtapla konuşmaktı.
Mesutu aradım.
Mehtapla görüşmek istediğimi en azından 6 yılımı verdiğim kadından son bir ayrılık cümlesini duymak istedğimi ve bunun hakkım olduğunu anlattım.
İkisindende nefret ediyordum.
Bir kaç saniyelik beklemenin ardından kavgasız gürültüsüz acısız kabul etti.
Beni beşiktaş ta bir eve davet etti ve şu an birlikte orda kaldıklarını söyledi.
Soğukkanlılığına şaşırdım.
Duygusallaığımın hat safhada olduğu bu anlarda,solgun ama güçlü görünen ses tonumla geleceğimi söyledim.
........................................
Aşk içinde garip duyguları barındıran sevinç gözyaşı karışımı garip bir gaz kütlesiydi.
Altanla beşiktaştaki evin önüne geldiğimde garip bir duygu kapladı içimi.
Mehtabın bu binada bir kaç adım uzakta ama bana ait olmaması yutkunamama ve kalp çarpıntılarına sebeb oluyordu.
Onu gördüğümde ne söyliyeceğimi bile bilmiyordum. Sadece gözlerinin içine bakıp bir kaç dakika arkamı dönüp giderim diye düşünüyordum.
Konuşmadan çok şey anlatabilirdim.
Bina eski merdiven araları rutubet kokuyordu.
Kapının önüne geldik. Altan zili çalmak için öne uzandı.
Gözlerimi kırpışıtırdım. Kendimi iyi hissetmiyordum.
Herşey yavaşladı sanki. Altan zili yavaşça çaldı kapı yavaşça aralandı.
Garip yaşlı bir surat baktı gözümün içine.
Mesutun annesi. Uykusuz gözler bitkin bir surat. Beni gördüğünede hiç şaşırmamıştı sanki.
Bir tuhaflık kapladı içimi. İçeri girdim.
Ayakabbılarımı çıkarırken farkettim içerisi sandığımdan daha kalabalıktı.
Halbuki basit bir konuşma olacaktı bu. Mesut dedim içimden yine neyin peşindeydi..
...........................................
O gece kumsalda ilk kez öpmüştüm onu. Aslında öpüşmek için gayet karanlık bir ortamdı.
Utanmıştık. İlk kez şehrimizden çıkıp bir yere beraber gitmiştik.
Yakamoz denize teğet geçiyordu. Manzaranın bizim için hazırlandığını düşündük.
Elimdeki taşı ona verdim ve bu anı sakın unutma sevgilim dedim.
Bundan yıllar önce.
İnce uzun koridordan ilerlerken aklımdan geçenler beni ağlamam için zorluyordu.
Dudaklarım titriyordu.
Mesutun annesini ve babasını hastanede gördüğümden beri neden burda olduklarını merak ediyordum.
Ama şu an umrumda değildi.
Altan arkamda kalmıştı yanlız başıma bir odaya girdim.
Mesutarkası dönük pencereden dışarı seyrediyordu.
Döndü. Sakalları uzamış. Uykusuz.
Bana doğru yürüdü. Birden sarıldı. Kokladı beni. Özlemiş gibiydi.
Olanları algılayamadığımı anlamış olmalı hiç konuşmadık.
Kapı açıldı. Altan girdi.
Mesutun sırtını ovaladı. Ama altanla ortak düşmanımız mesuttu ihanet etmişti bana.
Altan bana baktı. Üzgün.
Koridora çıkardılar beni. Mesutun annesi babası, mehtabın ailesi, arkadaşlarımız..
Hepsi koridorda bizim çıkmamızı bekliyorlardı.
Bu kadar büyük bir kalabalık bir evin içinde ne amaçla toplanırdı.
Beynim ağrıdı bir an. Tüylerim diken diken oldu.
Ruhumdan birşeyler düştü yere.
Bir kapı açıldı kimseyi görmüyordum artık.
Odaya yürüdüm.
................................
Bembeyazlar içinde bir bayan yatıyordu.
Kolunda bir serum. Büyük iç karartıcı aletlere bağlamışlar..
Ayrılık olası hayatın bir parçasıydı.
Filmlik olan çaresizlik karışındaki meleğin güzelliğiydi.
Ağlamadım.
Sırtıma biri dokundu. Doktor olduğunu söyledi.
Benim mehtap als hastalığına yakalanmış.
Kemik erimesi. Beyin fonksiyonları çalışıyor. Ama günden güne kemikleri küçülüyormuş eriyip gidiyormuş mehtap.
Ağlamadım.
Bütün bu yaşadıklarımız oyunun bir parçası sadece ben daha az üzüliyim diye yapılan mehtabın son isteği bir oyunmuş.
Dizlerim tutmadı. Olduğumu yere çöktüm.
Donup kalmıştım.
Kalbim ağrıyor terliyordum. Ona dokunmak istedim yapamadım.
Her taraf siyahtı artık ben dahil.
Siyahın ortasında bir melek öylece yatıyordu. Huzurlu.
Anlamı yoktu artık sözlerin.
Geriye kalan herşey anlamsızlaşmıştı.
Yanında notlar vardı benim için biriktirdiği...
Notların yanında kumsalda ona verdiğim taş...
Çocuktuk büyümüştük. İnanmıştık birbirimize.
Panayırda masal bitiyordu. Sessizlik zamanıydı artık.
Gözlerim doldu.
Ağlamadım.
Onun kadar güçlü olmam gerekiyordu.
Evet uyuyordu ölüyordu o..
Ama kalbi kanaya kanaya ölüyordu..
Yinede güçlüydü. Utandım kendimden.
Ateş, bulut, su, çiçek, böcek her ne şekilede buluşacaktık bilinmez.
Ama yine yanımda olacakatı.
Umutlarım umutsuzluklarıma karışmış. Paramparca kanayan kalbim enkaz olmuş içinden çıkan bir tutam aşk..
Saygılar.
19 Kasım 2011 Cumartesi
GERÇEK BİR HİKAYE BÖLÜM 4
Biliyorsun
Bütün acılarına 'yeşil ışık' yaktım olmadı
Bütün korkularına'arka çıktım'olmadı
Dağlara merdiven dayadım olmadı
Haziranda kar oldum yağdım avuçlarına olmadı
Sevdim olmadı -yandım olmadı-taptım olmadı
Benden artık pes
Bu aşkın biletini istediğin gibi kes
Nasılsa gidiyorsun
Biliyorum git...
Ama ardında
Ağlayan bir çift göz
Paramparça bir yürek
Ve yıkılmış bir dağ görmek istemiyorsan
Çek silahını-daya sırtıma
Titrersem namerdim...
Sen vurdun da ben ölmedim mi?
AHMET SELÇUK İLKAN.
--------------------------------------------------
Sessiz şarkılar çalındı kulağıma bu gece.
Özlem dolu aşk dolu sevgi dolu.
Sonbahar Yaprakları vardır açık kahverengi.
Kasımda dökülürler sokaklara halı olurlar hani.
Onlara bastıkça çıtırdar geçmişimiz. Hayallrerimiz.
Yaz gelsin isteriz..Eskisi gibi..
..................................................
Garip bir rüyadan uyandığımda saat 3 30 sularıydı.
Herşey bulanıktı. Ama Burnuma çalınan ilaç kokusu hastanede olduğumu hissettirdi bana.
Televizyonda tarihi geçmiş bir dizinin tekarı vardı.
Vucudum uyuşmuş..Beynim kafamın içinde ağır geliyordu. Kendime gelmek istiyordum biran önce..
Yarın çok geç olabilir diye geçiriyordum içimden.
Bayıldığım an.Hatırlıyorum..
Hayattaki tek varlığım olan aşkım mehtap onu aldattığımı söylemişti.
Ama 3 gün önce çok mutluyduk..Birlikte yaşıyorduk..Nasıl böyle bir iftira atabilirdi diğer yarım bana..
Mesut beynini yıkamış bambaşka bir insan yapmıştı mehtabı.
Uyanmam gerek..
Yarın çok geç olabilir.
.................................................
Bilincim açıldığında yapayanlızdım odada.
Bir damla yaş süzüldü gözümden.
Çok geçmeden hemşire geldi.
Buraya bir arkadaşım getirmiş beni.
Cem den bahsediyor. Parasız olduğu için benimle istanbula gelen bütün masraflarını bana karşılatan. Bana destek olacak adam.
Mesutla yüzleşirken ona bağırırken saf değiştirip mesutun yanına geçen adam.
Allah razı olsun dedim içimden..
Hemşire bir ziyaretçim olduğunu söyledi.
Mesut..
.................................................
Sustuk..
Yorgundum..
Meleğimi elimden almış can yoldaşım.
Öylece oturuyor yanımda hiçbir kelime etmiyorduk.
Ona söyeyecek o kadar çok şey vardı ki..
Sustum..
Tek merak ettiğim şey Mehtabın nerde olduğuydu.
O neden gelmemişti.
Çıldırmak üzereydim nasıl bir acıydı bu.
Beraber düş kurduğumuz..
Hayata birlikte siper aldığımız..
Yağmurda dışarı çıkıp sırılsıklam olana kadar yürüdüğümüz..
Gökkuşağı gördüğümüz zaman ona ulaşmak için o yöne doğru saatlerce gittiğimiz..
Meleğim yoktu..
2 gün önce mutluyduk daha nasıl geldik bu noktaya.
..................................................
Mesut ayağa kalktı..
Kapıya yöneldi..
Göz ucuyla baktı bana iyi olduğumu gördüğü için mutlu olduğunu söyledi.
Sonuçta geçmişte bir yaşanmışlık olduğu için gelme ihtiyacı hissetmiş.
Çok soğukkalnlıydı.
Maddeden kurtaran bendim. Evimi açtım ona. Kız arkadaşımı gönderdim yanına güvendim. Çocukluk arkadaşımdı.
Mehtapla asla arasında birşey olmadığını ama bundan sonra onu göremeyeceğimden bahsetti.
Neden diye sordum.
Onu ekonomi bölümünden bir kızla aldattığımı söyledi bana.
Adı rabiya olan bir kızdan bahsetti.
Rabiya Mehtab'ı arayıp benle olan aşkını anlatmış uzun uzun.
Ama Mehtap hep benim yanımdaydı.
Bu tuzağı nasıl yemişti akılm almıyordu.
Mehtapla arasında birşey yoksa neden böyle bir tezgahı ayarladığını sordum.
Gülümsedi.
Kapıyı kapıttı. Gitmişti.
Çok güçsüzdüm yalnızdım.
Ağlamak bile zor geliyordu. Ruhumu çalmışlardı sanki.
Pencereden aşağıya baktım Mesutun çıkışını izledim..
....................................................
Mesutun anne ve babasını gördüm hastane kapısının önünde.
Çok anlamsızdı. Mesut buraya 2 günlük radyo-televizyonculuk bölümü gezisi için gelmişti.
Neden anne ve babası buradaydı Mesutun.
Birşeyler dönüyordu.
Derin bir nefes aldım..
Belkide en güçlü olmam gereken zamanlardı bunlar.
Altan..
Ona bile iftira atmışlardı..
Halbuki sadece Altan düşünmüştü benim iyiliğimi.
Bu işin içinden çıkmak için ona ihtiyacım vardı.
Neler olduğunu öğrenmem gerekiyordu.
...................................................
Ertesi gün taburcu oldum.
Kendimi iyi hissediyordum.
Güneş yüzüme vuruyordu gülümsedim.
Güçlü olmam gerekiyordu.
Yüzümde korku vardı belki ama içimdeki çığlıklar ağır basıyordu.
İntikam soğukkanlı olmayı gerektiren bir eğlemdi.
Altan'lada konuştum anlattım herşeyi. O da ilk uçakla geliyordu İstanbul'a.
Kimin bana ne yaptığının bir önemi kalmamıştı artık.
Herşeyi öğrenip bu yapılanların hesabı sorulacaktı tek tek.
.....................................................
Ölmüştüm zaten.
Onun sesi yoktu artık.
İçim paramparça kalbim tuzla buz olmuş.
Haykırmak isyan etmek faydasısız..
Artık nefret ağır basıyordu.
Devam edecek..
18 Kasım 2011 Cuma
GERÇEK BİR HİKAYE BÖLÜM 3
Kapılar kapanır. Işıklar söner. İnsanlar gider.
Yolun ortasında hafif sarhoş bakarsın..önünden geçen kedi sanki seni tanımış gibi selam verir geçerken.
Aslında ölüm acının sona erme halidir. Ama ölümden korkuyorsan içindeki acıyla barışık olmak zorundasın.
Zaman zaman seni ziyaret eder o acı içini deşer deşer gider..onun kölesi olmak zorundasındır
Ya da korkmadan baş kaldırırsın acıya.. Kalbini parçalar atarsın ama acıyı öldürürsün..
Unutmak kolaymı bilinmez..
...........................................................................
İstanbul..
Cem İstanbulluydu Mehtap ve Mesutu bulmamda yardım edecekti bana.
İyki gelmişti.
Ben ilk defa geldim İstanbula.
Hayallerini kurduğum şehir beni istemiyor herhalde diye düşündüm.
İstanbul seni kabul etmesse sana hayatı zindan eder derdi şair.
............................................................................
Gri Uzun kulelerin arasından ilerlerken bir yandan Mehtap ve Mesutu arıyordum.
Bir mesaj geldi bir saat sonra buluşalım diyordu Mesut.
Herşeyden haberi vardı anlaşılan.
............................................................................
Buluşma yerine geldik.
Cem saklanmamı söyledi. Benim sinirlerime hakim olamamdan korkuyordu.
Bende kendimden korkuyordum.
İlk o konuşucaktı. Sonra ben çıkacaktım sahneye.
Elim ayağım titriyordu sinirden. Hayatımda başıma gelmeyen darbeler bir kaç günde gelmişti başıma.
Pskolojim allak bullak olmuş napacağımı bilemiyordum.
Tek bildiğim şey bundan sonra yanlız kalacağımdı.
Vakit yaklaştıkça kalbim o kadar hızlı çarpıyorduki..Bedenimin içinde zor tutuyordum kalbimi.
Ellerimde çok üşüyordu...
Büfenin arkasında beklerken..Tekerlekli sandalyede oturan bi çocuk takıldı gözüme..
Önündeki kuşlara yem atıyordu.. Arada kuşlar yemek için kavga edince hafif tebessüm ediyordu..
Ben backlarımı kaybetsem yaşayabilirmiydim diye düşündüm bir an..
Hayat böyle garipti..Kendimi kontrol edip mantıklı davranmalıydım.
Aynı tekerlekli sandalyedeki çocuk gibi.
Ama ya cümlelerim yarım kalırsa.. Konuşurken ağlamaya başlarsam tutamassam kendimi..
Mehtap.. 6 yıllık aşkım hayat arkadaşım...sevdiğim yönlerim..Tutuuğum yeminlerim..
Kimsenin bilmediği beni ben yapan prensesim..Pamuğum..Yüzümün aynada yansıması..sesim di o benim.
Boğazım düğümlendi yine..
Kafamı çevirdim baktım.. Mesutu gördüm ilk bir adım arkasından Mehtap geliyordu.
Benim aldığım beyaz hırkası vardı üzerinde.. Onu buraya sağdıcımla canı sıkılmasın diye gönderdiğim gün zorla vermiştim.
Soğuk olur dedim..Dinlemedi başta sonra aldı alırkende öpmüştü..
Ağlamam gerekiyordu. Gözüme set çektim bir damla yaş süzülürse yanağımdan gerisede gelirdi..
Ama patlamaya hazır volkan misali gözlerim o kadar çok dolmuştuki elimle silmek zorunda kaldım gözlerimi kimseler görmeden.
.............................................................................
Cem aradı yanlarına gelmemi söyledi.
Kendimi yabancı gibi sanki onları hiç tanımıoyrmuş gibi hissettim.
Yürümeye başladım yaklaştıkça Mesuttan daha fazla nefret ediyordum.
Adımlarım hızlandı kendimi kontrol edemez oldum direk mesuta yöneldim.
Ondan başka kimseyi görmüyordum. Yakasına yapıştım. Acı Acı sövdüm suratına bunu bana nasıl yaptın dedim..
Bişeyler söylemek istedi..yumrukladım susturdum.
Birileri üzerime üşüştü ayırmaya çalıştılar.
Birden hıçkırıklar içinde yeter diye bir nida yükseldi.
O hıçkırığı tanıyordum. Mehtap bir köşeye oturmuş için için ağlıyordu.. Sakinleşmem gerekiyordu. Tek istediğim şey kız arkadaşımı alıp burdan uzaklaşmaktı.
Yağmur iyce bastırmıştı.
Mehtap kalktı ayağa bana doğru yürümeye başlıyordu.
Yüzünde özlem ve ilgi ifadesi vardı..6 yıldır birlikteydik.
İyki geldim diye düşündüm.
Mehtap korkmuştu.Sevgilim iyce yaklaşınca Ben konuşmak için ağzımı açtım o beni direk geçip arkada ağzındaki kanı temizleyen Mesuta yöneldi.
Mesutun iyi olduğun anlayınca hiddetle ayağa kalktı.
Bana dönüp ne kadar cani sapık bir adam olduğumu söyledi.
Aylardır onu aldattığımı ve bunu ne kadar soğukkanlılıka yaptığımdan bahsetti.
Sövdü..Ne şerefimi bıraktı ne Erkekliğimi..
Aylardır onu aldattığıma inandırmıştı mesut onu. Parayla bir kız tutup Mehtabın aklına girmişti anlaşılan.
Mehtabın ses tonu değişmiş tanıymadığm bir frekanstan konuşuyordu sanki.
Cem de sövdü bana. Zaten hep mesutun yanında olduğunu İstanbula sevgilisini görmeye geldiğini ve parası olmadığı için beni kullandığını söyledi.
Mehtabın kız arkadaşlarıda ordaydı. Radyo-Televizyon bölümü komple izlemişti olup biteni.
Hepsi bana gulyabaniymişm gibi bakıyor. Nasıl bir sapık olduğumu konuşuyorlardı aralarında.
Yağmur çok yağıyordu..
Tekerlekli sandalyadeki çocuğa kim yardım edecek diye düşünüdüm. Bu yağmurda nasıl gidecekti..
Gözüm karardı..
Işıklar söndü..
Devam Edecek..
16 Kasım 2011 Çarşamba
GERÇEK BİR HİKAYE BÖLÜM 2
Hayat o kadar hızlı akarki bazen..
Yetişmeye çalışırsınız yetişemessiniz..
Hayallerinizin peşinde koşarsınız..
Hayallerinize ulaşırsınız ama saçlarınız beyazlamıştır bitkin düşüp yapamadıklarınıza yanarsınız.
Sonbahara bağlarsınız bitkinliğinizi..Halbuki karanlığa sürüklenir siz korktukça karanlıkla yüzleşirsiniz.
Cinnet son adımıdır ruh bunalımının. Aşk ruhu hapseder. Garip melodiler çalınır kulağınıza anlamsız.
Cinnet gelir. Sizi alır götürür karanlığın dibine bırakır.
Sırtınız ürperir. Arkanızda ne soğuk vardır ne rüzgar.
Başınız kaldırırsınız. Gökyüzüne bakarsınız. Yıllar geçmiştir ama gökyüzü hala aynı renk..
............................................................................
Kafamdaki karmışık düşünceler eşliğinde okula nasıl geldiğimi hatırlamıyorum.
Mesut ve mehtap bu sabah istanbula gittiler.
İzin verdim.
Aslında kuşku duyduğum için değil ama bir huzursuzluk sarmıştı içimi.
Mesut ve mehtapla alakalı böyle düşündüğüm için utanıyordum kendimden.
Sonuçta birisi sevdiğim herşeyim diğeri can yoldaşım kardeşimdi.
Düşüncelermiden kaçmak istiyordum ama tuhaflıklar peşi sıra geliyordu sanki.
............................................................................
Berbat geçen sınavın ardından otobüsü kaçırmamak için hızlı hızlı durağa yürümeye başladım.
Kapı kapanırken attım kendimi içeri.
Ağır bir ter kokusu kaplamıştı otobüsün içindeki puslu havayı.
Birbirine çok benzeyen kızlar yanyana gelmiş dedikodu yapıyorlardı.
Bense bir an önce eve gidebilmenin hayalini kurarak yola doğru bakıyordum.
Arkadan biri dürtükledi döndüm okuldan arkadaşım Altan dı.
...........................................................................
Altan 29 yaşında artık profesyonel öğrenciliğe geçmiş canayakın tatlı bir arkadaşımdı.
3 senedir nişanlıydı. Okulunu biterememesinden mutasıp bir türlü izdivacını gerçekleştirememişti.
Hanımefendiyle sürekli kavga eder bizlere dalga konusu olur telefonu kapattıktan sonrada kendi kendine gülerdi.
Rakı sofralarında çok dert anlatmışlığım. Aynı ortamda çok bulunmuşluğum vardı.
Ama yeni kutu tarzı öğrenci evime davet etmeyi unuttuğum için bana kızmıştı.
Akşam çaya davet ettirdi kendini.
Cemle beraber bana gelicekler birlikte çay içip batak oynıycaktık.
Bu fikir benimde hoşuma gitmişti sevgilim yanımda yokken bana yoldaş olurlar birlikte zaman güzel zaman geçirirz diye düşündüm.
............................................................................
Altan ve Cem akşam tam saat 8 de eve girdiler.
Çeşitli şakalar eşliğinde birbirimizle dalga geçiyorduk.
Ben evin hanımı olmuştum çay yaptığım için. Altan sa evin direğiydi.
Çok uzundu o yüzden direk olmuştu.
Mutfakta çayla uğraşırken ben..Kasım lavaboya gitmek için ayağa kalkmış ve 'boş' odamın kapısını açık görünce içeriye göz gezdirmişti.
İçerde mesutun bilgisayarını görünce küçük bir şok geçirip doğru mutfağa yanıma geldi.
İlk kurduğu cümle lütfen mesutu eve almadığını söyle oldu.
Neden böyle bir tepki verdğini sordum.
Cevap vermedi.
Sesimi yükselttim bildiği birşey vardı..sakladı..
Cem bağırışmalar üzerine yanımıza geldi.
Sakin olmamı ve herşeyin güzel olacağından bahsediyordu Altan.
Neye uğradığımı şaşırmış adeta kilitlenmiştim..
Sadece Altan değil Ceminde bildiği birşeyler vardı.
Altan la Cem aralarında tartışırken insanlar nasıl böyle soğuk kanlı olabiliyoru yoksa benimmi bilincimi kapanmıştı kararsızdım Birden yeter diye bağırdım.
......................................................................
Altan güvenebileciğim biriydi. Cemden izin isteyip altanı odaya çektim.
Neler olduğunu sordum.
Mesutun uzun zaman önce kız arkadaşım Mehtaba sırılsıklam aşık olduğunu ve bunu bütün okulun bildiğini söyledi.
Şaka gibi.
Bir insan tepkisiz kalırsa bilinki ya ölmüş ya da geçişi felç geçiriyodur.
Konuşamadım. Tek istediğim bir an önce istanbula gitmek ve onlarla yüzleşmekti.
Cem İstanbulluydu. Sabah 5 uçağına yer bulduk.
Cem gitmeye çok istekliydi amacı bana destek olmaktı ama parası yoktu.
Onun bütün masraflarını karşılıyacaktım. Yanımda birinin olması bana manevi bir rahatlık sağlayacaktı.
.......................................................................
Mehtapta Mesutta telefonlara cevap vermiyordu.
Havaalanına gitmek için servis bekliyorduk.
Evden nasıl çıktım..Nasıl hazırlandım hiç birşey hatırlamıyordum.
Altan evde sızmıştı. Bizim İstanbula gideceğimizden habersiz uyuyordu. Bir not bıraktım birde anahtarı.
Bu stres ve sinirin beni yanlış yönlendirmesinden korkuyordum.
Yanımda Cem inde olması beni çok rahatlıyordu.
Yola çıktık.
Cem çok stresli görünüyordu.
Sanki birşeyleri yanlış yapıyoruz gibi garip garip davranışlar içine girmişti.
Sakladığı birşeyler vardı.
Uçağa binmeden önce bana söylemek istediği birşey olup olmadığını sordum.
Başta birşey olmadığın söyledi ama ağzındaki baklayı çok geçmeden çıkardı.
...........................................................................
Altanın benimle mesutun arasını açmaya çalıştığını.
Aslında onun dediği gibi birşey olmadığını.
Altanın mehtaba aşık olduğu için böyle birşey yaptığını söyledi.
Ceme göre 29 yaşındaki nişanlı kardeşimiz Altan mehtaba aşık olduğu için kaleyi içten fetih etmek istemiş.
Bizi birbirimize düşürüp mehtabı kendi yanına çekmek için yapmış bunu.
Şaşkınlık..Sessizlik..
İnanmak zor artık herşeye..
Dayak yemiş gibiyim..
Cem bunları neden uçağa binmeden önce söylemişti?
Altan böyle birşeyi nasıl bu kadar soğukkanlılıkla yapabilmişti?
Şu an tek istediğim şey bir an önce mehtabı görmekti. Uçağa bindik.
Devam edecek..
6 Kasım 2011 Pazar
GERÇEK BİR HİKAYE BÖLÜM 1
Kız arkadaşımla ilk lisenin koridoruna karşılaşmıştım.İnce uzun koridoru olan bu okul eski akustik tiyatroları andırıyordu.
Ben mezuniyet diplomamı alırken o kayıt kuyruğunda çelimsiz ve çekingen bir ifadeyle uzaklara dalmış sıranın kendisine gelmesini bekliyordu. Müdür odasına doğru uzayan bu renksiz solgun kuyruk içinde bacaksız pembe suratlı kız bana baktı. Dikkatini çektiğimi anlayınca yanın gittim.
Liseye gitmek için çok küçük olduğunu söyledim. Bir kaç saniye nasıl bir tepki vereceğine karar veremedi sonra kibarca uzaklaşmamı söyledi..Utandı..Bir süre takip ettikten sonra konuşmaya başladık.
O gün bu gündür 6 yıldır birlikteydik..
Aynı üniversiteye gitmeye karar verdik..Önden ben kazandım sonra o..
Herşey çok güzeldi.. Evlenmeyi düşledik minimal düşlerdi bunlar..pembe panjuru olmasada olur ama sıcak olsun istedik evimiz..çocuklarımız olsun ilk çocuğumuz kız 2. çocuğumuz erkek olsun istedik.
Sevgilime göre abla herzaman erkek çocuğa yol gösterir doğruyu bulmasında yardımcı olurdu..
Güzel hayaller çok uzun sürmedi.
---------------------------------------------------------------
Mesut benim liseden arkadaşım.
Yağmurlu sonbahar günlerinde okulu kırıp futbol maçlarına gittiğim.
Kavgalarda önüme geçip bana siper olan...
Canımdan çok sevdiğim sağdıcım.
Can yoldaşım.
Tek problemi uyuşturucu..
Hep söz verdi hiç beceremedi bırakmayı..
Son çare amatemdi gitmeyi kabul etti yine yapamadı..
Gizli gizli içmiş..
Doktorlar tek bir kurtuluş yolu olduğunu söylediler en son..
Komple şehri terkedin bu ortamdan uzaklaşın ancak çocuğunuz böyle kurtulu dediler bu illetten.
Mesutun akıllı bir babası vardı. Benim yanıma üniversiteye gönderdi oğlunu.
Bir kaç ay sonrada mesutun anne ve babası komple yerleşti bu şehre.
Kız arkadaşım ben ve mesut muhteşem üçlü olmuştuk artık. Çok eğlenip çok sık zaman geçiriyorduk birlikte.
Hiç sıkılmadan sabahın ilk ışıklarına kadar oyun oyndağımız günlerin sayısı o kadar çoktuki.
Kız arkadarşım mehtap mesutu abisi gibi görüyordu. Mesutta gerekmedikçe saygıdan dolayı kız arkadaşımla göz göze gelmezdi bile..
Mesut uyuşturucuyuda unutmuştu..Bizimle sabaha karşı çorba içmek yeni alışkanlığı olmuştu.
Mesutun babası ve anneside o kadar çok sevinmişlerdiki bu duruma bizi her akşam yeni evlerine davet edip.
Türk mutfağının eşsiz lezzetlerini kız arkadaşım ben ve mesut için sergiliyorlardı.
En güzel yaşımda en güzel duyguları yaşıyordum..
Yaşamaktan yanlarında zevk aldığım insanlar vardı yanımda.
--------------------------
Sevgilim..6 yıldır birlikteydik..dile kolay lisenin kapısında beğendim bekledim onu çocuktu büyüdü..
Mesut can yoldaşım..hayatta bana kardeşliğini paylaşmanın ne olduğunu kader arkadaşım.
--------------------------
Bir oda bir salonu olan gayet öğrenci ihtiyacına göre dizayn edilmiş bir evde kalıyordum.
Kız arkadaşım zaman zaman yanıma gelip gidiyor ama yurt müdürü izin vermediği için geceleri geri dönüyordu.
Aşkımız zamanı öyle çabuk eritiyorduki saniyeler saatler günler yetmiyor adeta birbirimizi izleyerek geçiriyorduk bütün zamanımızı.
Mesut ise ailesiyle kalıyor. Zaman zaman bizde toplanıp birlikte yemekler yiyor zaman zamanda evi temizliyorduk çok da eğleniyorduk.
Bir gün mesut artık ailesiyle kalmak istemediğini üniversite hayatını yaşayamadığından bahsetti.
Boş bir odam vardı. Orda kalmak istediğini söyledi ama kimsenin bundan haberi olmamasını rica etti.
Başta anlayamadım. Sonra sebebini sordum. Ailesinden çekindiğini ve böyle birşeye izin vermiyeceklerini düşündüğü için bende kalmasının bir sır olmasını istemişti.
Ben ve mehtaptan başka hiç bir arkadaşımız bilmiyordu. Evimdeki yeni üyenin kim olduğunu.
Can dostum için bir kıyak yapmıştım.
Artık mesutta bizimle gece yarılarına kadar oturup sohbet ediyordu. Kız arkadaşımla eskisi gibi başbaşa kalamıyordum.
Hatta sınav haftamda ders çalıştığım için mesut benim yerime mehtapı yurda bırakıyordu.
Bir gün kızarkadaşım mehtap benim sınav haftam dolayısıyla hiç bir yere çıkamıycağımı bile bile istanbula gezmeye gitmek istediğin söylüyordu.
Mehtaba sınav haftasından sonra istediği yere gitmek konusunda söz vermekten başka yapabilicek birşeyim yoktu.
Kavga ettik. Yanımızda mesutta vardı. Niye bu kadar ısrarla böyle bir şey istemişti anlayamıyordum.
Mesut tartışmamızdan dolayı üzülmüştü. Bu hafta içi kendi bölümlerinin istanbula 3 günlük bir gezisi olduğunu ve isterse mehtabı götürebileceğinden bahsetti.
Mehtap bu fikri duyunca havalara uçtu. Gözlerinin içi güldü. Masum masum baktı bana izin istedi gözleriyle.
Bir an o kadar sevinç dolduki gitmek için mesutun bölümündeki bütün kızları tanıdığını onlarla çok iyi anlaştığını ve çok iyi vakit geçirebileceğinden bahsetti. Hatta bi an bir çok kız ismi saydı bir çırpıda. Kızları tanıdğını ispatlarcasına.
Mesut radyo-televizyonculuk bölümünde okuyordu.
Kız ardakadaşım ekonomi.
Şaşırdım. Bukadar samimi olacak ortak zamanı ne zaman bulmuşlardı ?
Yoksa ben mi farkında değildim hiçbirşeyin..
Devam edecek..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)